Şehitler Ölmez Duvar Kağıdı Wallpaper |
Kim Bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda !
Canı,cananı,bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin tek Vatanımdan beni dünyada cüda.
Kim Bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda,?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda !
Canı,cananı,bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin tek Vatanımdan beni dünyada cüda.
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda !
Canı,cananı,bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin tek Vatanımdan beni dünyada cüda.
Milli şairimiz, Mehmet Akif ne de güzel ifade etmişti, İstiklal marşımızın kıtalarında bu cennet Vatanımızın değerini. Öyle bir 10 kıtadır ki bu şiir, dünyada emsali olan başka bir şiire rastlamak mümkün değildir. Çünkü yeryüzünde hiçbir millet bizimki kadar yüce bir duygu ile vatanına bu kadar sahip çıkmamış,vatanını bu kadar mücadele azmi sonucu elde etmemiştir.Bu vatanı bize emanet edenler,bu millet size minnettardır.Nur içinde yatın.
Evet bugün konumuz 18 Mart Çanakkale Şehitlerimizi Anma yıldönümü. 95.yıldönümünde bir defa daha, başta Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere tüm şehitlerimizin, gazilerimizin ruhları şad olsun.
Çanakkale’nin benim hayatımda çok farklı bir yeri vardır. Hikayesini,şimdi sizlere bir defa daha anlatacağım. Fiilen görev yaptığım eğitimciliğim süresi içerisinde 18 Mart’ lara çok önem vermişimdir.Çünkü millet olarak TÜRKLÜĞÜMÜZÜN, en belirgin özelliğimiz olan milli mücadele ruhumuzun en uç noktaya çıktığı yerdir ÇANAKKALE. Bu süreç içerisinde öğrencilerime bu duyguyu en üst düzeyde aşılamaya gayret göstermekten ötürü çok kıvanç duyarım. Bu gayretlerimi, daha Bakanlığımızca bile bu kadar önem arz etmeyen zamanlarda il düzeyinde gerçekleştirmiş olmaktan da ayrıca gurur duyarım.
‘ Yıl 1993. Halıkent mahallesi kurulalı bir yılı geçmiş. Mahalleye sevgili arkadaşım Abidin YORGANCI muhtar olmuş. Mahallenin ortasında da eğitim sahası olarak tahsis edilen bir arsa ve bir kenarında inşaattan yeni çıkmış 30 derslikli bir okul var.
Ben de 30 Haziran 1993 Cuma günü Güneykent Ortaokulu Müdürlüğünden ayrılıp aynı gün yeni atanmış olduğum Halıkent İlköğretim okulunda Okul Müdürü olarak görevime başladım. Bir okul bir de ben. Hani bir mühür,bir Müdür derler ya. İşte tam öyle. Halıkent İlköğretim okulunu kuracağım. 3 Temmuz 1993 Pazartesi günü Isparta Valiliğinden bir görev yazısı daha geldi. Aynı binaya aynı anda Anadolu Öğretmen Lisesi de kurulacakmış. Aynı anda onun da kurucu müdürü olarak görevlendirildim. Oldu mu bir Müdür,iki mühür. Benden ve koskoca 30 derslikli binadan başka 1 Eylül tarihine kadar atanmış başka bir Allah’ın kulu yok.
Ben ve muhtar Abidin YORGANCI Halıkent İlköğretim Okulu olarak yapılan binaya aynı anda Yatılı Kız Anadolu Öğretmen Lisesini de kurmak için çalışmalara başladık.
Muhtarla ikimiz hayırlısı ile Eylüle kadar binanın ilk iki katını ilköğretim, son iki katını da Kız Anadolu Öğretmen Lisesi olarak kurduk. (Halıkent kuruluş maceramı sonra anlatırım, romanlara sığmayacak güzel anılarımdandır.)
Halıkent’de geçen 10 yılım, yani burada kurmuş olduğum 3 okulla beraber oluşturduğumuz Eğitim Kompleksinde geçen yıllarım hayatımın en güzel ve en mutlu olduğum yıllarıdır. Halıkent’te kuruluşundan itibaren oluşturduğumuz muhteşem sinerji , azimli ve dinamik kadro ile çok güzel şeyler yaptık. İşte bunlardan belki en önemlisi Isparta’ya kazandırdığım Çanakkale ruhu misyonudur.
Yıl 1994 Çanakkale şehitliğinde büyük bir yangın oldu. Gelibolu yarımadasının, Arıburnundan, Anafartalar’a kadar kuzey kısmı tamamen yandı. O zamanki hükümet yangının ardından Ülke çapında büyük bir kampanya başlatarak yurdumuzdaki tüm sivil toplum örgütleri ve tüm kamu kurum ve kuruluşlarını yanan yerlere fidan dikmeye çağırdı.
18 Mart 1974’te ilk defa görüp yaşadığım ve o gün kendi kendime söz verdiğim şehitlerimiz için beklediğim an gelmişti.
Hemen Isparta ve Çanakkale Orman İşletmesiyle irtibat kurdum. Isparta’dan 100 fidan aldım, belediyeden de 2 otobüs alıp okuldan 20 öğretmen ve 7 yaşından 14 yaşına kadar 60 öğrenci ile 16 Mart 1995 gecesi yola çıktık. İstanbul ve Edirne üzerinden dolaşarak Çanakkale’ye geldik.
18 Mart 1995 günü 2 otobüs 80 kişilik ekibimizle Gelibolu yarımadasına geçtik. Bu gün bizim için de, ülkemiz için de tarihi bir gündü. Tüm şehitlik mahşer yeri gibi kalabalıktı Türkiye’nin dört bir yanından gelen kuruluşlarca önceden Çanakkale Orman İşletmesince belirlenmiş yerlere planlı bir şekilde çam fidanlığı dikimleri gerçekleştiriliyordu. Bize sıra 15:30 civarında gelecekti. Bu arada biz de Şehitlik gezimizi tamamladık. Orman İşletmesinin bir görevlisi ile birlikte bize tahsis edilen Kanlı kuyu mevkiine geldik. 300 fidan bizim için hazırlanmış olarak, bir boş çukur, bir fidan şeklinde dikilmeye hazır bekliyordu. Biz, Halıkent İlköğretim Okulu ekibi olan 80 kişi Isparta’dan da getirdiğimiz 100 fidanla birlikte “Çanakkale’de yatan Ispartalı şehitlerimiz adına, iki buçuk saat içerisinde 300 fidanın dikimini gerçekleştirdik.
O gün şunu iftiharla belirtmeliyim ki; Şehitliğe fidan dikmek üzere Anadolu’dan gelen tek okul bizdik. Genelde hep yakın diye Trakya bölgesi okulları ve sivil toplum kuruluşları vardı.
Fidan dikimi sona erdiğinde herkesin içini büyük bir mutluluk kaplamıştı, kimse fazla konuşamıyordu. Akşam olmak üzereydi ve herkese tatlı bir huzur çökmüştü. Kutsal bir işi gerçekleştirmenin rehavetiydi bu. Otobüslere binip hareket etmeden önce tüm ekibi otobüsün yanında topladım. Herkesin yüzünde büyük bir işi başarmanın mutluluğu okunuyordu. Bu ekibe gezimizin öncüsü olarak bir şeyler söylemek zorundaydım. Bana bakan topluluğa seslenmeden önce, hayatımın en mutlu haykırışı ile hıçkıra hıçkıra ağlayıp içimdeki birikimi boşalttım. Benimle birlikte diğer arkadaşlarım da aynı rahatlığı yaşadıktan sonra onlara seslendim;
“Siz bugün hayatınızın belki de en büyük görevini başardınız. Bizlere bu vatanı emanet ederken kanlarıyla suladıkları bu toprakların üstünü örten ağaçlardan oluşan bu yorganı yeniden onların üstüne örtme şansına sahip oldunuz. Bizler, hepimiz, herkese nasip olmayacak bu yüce görevi yerine getirmekle, bu vatanın emanetçileri olarak onlara, minnettarlığımızı ifade ederek huzur içerisinde yatmalarını söyledik. Biz şu anda onları ebedi hayatlarında mutlu ettiğimize inanıyorum. Allah da bu yüce görevi gerçekleştiren sizlerden razı olsun. Hepinize çok teşekkürler ederim.” Dedim ve otobüslere binip tatlı yorgunluğumuzla Çanakkale’ye döndük.
Çanakkale’ye varıncaya kadar otobüslerde çıt çıkmıyor. Ama ben biliyorum ki herkesin içinde büyük bir işi başarmış insanların mutluluk coşkusu bir yanardağ gibi fokurduyordu.
Artık bizim yani Halıkent İlköğretim Okulunun Çanakkale’de, Isparta şehitleri adına diktiğimiz 300 fidanla birlikte kendi adımıza oluşturduğumuz bir ormanımız vardı. Okulumda bulunduğum 10 yıl içerisinde hiç ara vermeksizin geleneksel hale getirdiğimiz bu geziyi senede birkaç kez olmak üzere her yıl gerçekleştirdik. Hemen hemen her öğretmen veli ve öğrencimizi de Çanakkale’ye taşıdım. Bu arada ilimizde 13 yıl boyunca tüm okullara da yardımcı olup bizzat rehber olarak Çanakkale’ye götürdüm.Ben Isparta’lıyım ama ,Çanakkale benim için çok önemli bir vatan toprağıdır.Onların da ifade ettiği gibi,ebediyen fahri hemşehrileriyim. Benden sonra da bu gelenek devam ediyor. Bugün ormanımız 15 yaşında ve ağaçların boyu 3 metreyi geçti. Her yıl en az iki defa gider ve ziyaret ederim. Bugüne kadar Şehitlik ziyaretlerim 40’ı aşmıştır. Çünkü onlara benim sözüm var. Allah’tan ömrüm oldukça senede en az bir kere Çanakkale ve şehitliğini ziyaret ederim. Çünkü o şehitler yaşıyor..ALLAH onlardan razı olsun.
“Çanakkale’ye gidip Şehitliği ziyaret etmeyen kimse kendine Türk’üm demesin.” Bu söz içimdeki Çanakkale aşkıyla söylemiş olduğum bir sözdür. Çünkü bu ruh her Türk çocuğuna küçük yaşta verilmelidir.
Milli Eğitim Bakanlığımızın aklına geçte olsa son 7 yıldır Çanakkale ruhunu aşılamak geldi. Belediyeler de bu olaya destek veriyor. Çok seviniyorum.
İŞTE YILLARDIR UNUTTUĞUMUZ; EĞİTİM BU…
Tarihimizden haberi olmadan bu zamana kadar eğitemediğimiz halkımızın da bu eğitimlere ihtiyacı var. Bu zengin coğrafyada yaşayan halk birbirini tanımak, kaynaşmak, uğruna ölünecek toprakları ziyaret edip onlara bir Fatiha göndermek zorunda. Bu millet, uğruna ölünen bu vatanı tanıdıkça, zamanla çatlak sesler de azalacak.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!
Yorum Gönder